TBMM İnsan Haklarını İnceleme Çocuk Hakları Alt Komisyonu Başkanı Radiye Sezer Katırcıoğlu, deprem bölgesinde yaptıkları inceleme ve aldıkları bilgilere göre PKK terör örgütü ve LGBT’yi savunan kişilerin buralarda “gönüllü” adı altında faaliyet göstermeye çalıştıklarını ve gençlerle çocukları istismar ettiğini söyledi.
Katırcıoğlu, komisyon tarafından hazırlanan, “6 Şubat 2023 Tarihli Depremlerden Etkilenen Çocukların Durumu ve Çocuklara Yönelik Yürütülen Çalışmaların Değerlendirilmesi” raporuna ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Komisyon Başkanı Katırcıoğlu, 6 Şubat depremlerinin ardından “kriz ortamlarında çocuklar” başlığı altında çalışma alanlarını belirlediklerini ve depremden etkilenen çocukları öncelediklerini anlattı.
İlgili kamu kurum ve kuruluşlarını, bakanlıkları, sivil toplum kuruluşlarını (STK), akademisyenleri, depremzedeleri dinlediklerini belirten Katırcıoğlu, “Sadece dinlemek yetmezdi, sahaya inmemiz lazım. Sahada yapılan uygulamaları, anlatılanların ne kadar yapıldığını, nasıl yapıldığını, eksiklikler var mı, iyi uygulamaları da görelim istedik ama daha önemlisi çocuklarımızla, ailelerimizle bizzat göz göze, yüz yüze olalım, onları dinleyelim istedik.” dedi.
Bu kapsamda geçen yıl aralık ayında bölgeye ilk ziyaretlerini yaptıklarını anlatan Başkan Katırcıoğlu, “Depremin yaşandığı iki büyük ilimizi, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ı, arkasından Gaziantep Nurdağı ve Hatay İskenderun’la ilk ziyaretimizi bitirdik. Haziran ayında da Malatya, Elazığ ve Diyarbakır’la inceleme ziyaretlerimizi sürdürdük. Önemli bir rapor çıktığına inanıyoruz. Muhalefet vekilleri de önemli şerhler koymadılar. Kapsamlı, güzel, objektif bir rapor oldu. Bu rapor üzerine de ilgili kesimleri raporun çıkmasını beklemeden süreçte iyileştirmeyi, aksaklıkları düzeltmeye yönelik girişimlerde bulunduk. Hemen bunlar yerine getirildi.” diye konuştu.
“Planlanan dışında, spontane ziyaretler yaptık”
Katırcıoğlu, kendisinin de 17 Ağustos 1999 depremini yaşadığını anlatarak “İyileşiyorsunuz, zaman her şeyin ilacı. Adıyaman’da 30 gün çalıştım. Hemen depremin ikinci günü oradaydım, ‘Biz iyi olacak mıyız? Biz düzelecek miyiz?’ diye soruluyor. ‘Evet düzeleceksiniz ama biraz zamana ihtiyacınız var. Biz sizin yanınızda olacağız. Bakın ben iyileştim.’ demiştik. Büyükler için büyük bir yıkım ama çocuklar için çok daha derin acılar var. Annelerini, babalarını, arkadaşlarını, okullarını, oyuncaklarını ve bütün rutinlerini kaybettikleri bir süreç. Bir çocuğun yaşamaması gereken bir süreç ama böyle bir olayla karşılaştılar.” ifadelerini kullandı.
Adıyaman’a yaptıkları ziyarette TOKİ konutlarının yükselmeye başlamasının içlerini rahatlattığını söyleyen Katırcıoğlu, “Bu 6 il, 2 ilçede yaptığımız ziyaretlerde hiç çadır kent görmedik. Konteyner kentlerin içinde su arıtmalardan elektriklerine kadar, üniversite sınavına hazırlanan çocuklar için kütüphane çalışma ortamları, çocuklar için kreşler, engelliler için her şey düşünülmüş. Sağlık birimlerinde her şey planlanmış. Devlet ve millet buluşmasını orda gördük.” değerlendirmesinde bulundu.
Konteyner kentlerde mahalle kültürünün oluştuğunu anlatan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Çocuk Hakları Alt Komisyonu Başkanı Katırcıoğlu, şöyle devam etti:
“Herkes iç içe, yakın bir alanda. Okul, sosyal alanlar, hastanesi içinde ve konteynerler çok yakın, çok içli dışlı bir mahalle kültürü oluşmuş. Mahalle kültürünün iyileştirici ve toparlayıcı sosyalleşmelerine katkı sağladığını gördük. Bunun iyileştirici gücünü gördük. Gittiğimiz illerde valiliklerimizden brifing aldık. Aldığımız bilgilerin ne kadar uygulandığını görebilmek için planlanan dışında ziyaretler yaptık. Spontane bir konteyner kentin içine girdik. Yolda gördüğümüz ailenin çayını içmek için evine girdik. Özel görüşmeler, konuşmalar yaptık. Bizim gözümüzden kaçan ya da yönlendirme olmasın diye, buralarda da önemli şeylerle karşılaşmadık.”
Raporda yer alan öneriler hakkında da değerlendirmelerde bulunan Katırcıoğlu, “Gençlik ve Spor Bakanlığı gençleri, çocukları alıyor kamplara götürüyor. Deprem bölgesinden başka ortamlara getirerek onların biraz daha o travmatik ortamdan ayırarak bir sosyal ve psikolojik iyileşmeyi sağlamaya çalışıyor. Bunların sürekliliğini ve artarak devam etmesinin öneminin altını çizdik raporumuzda. Milli Eğitim taşımalı eğitim yapıyor, öğretmen kadrolarını arttırmış, okulları hızlıca tamamlamaya çalışıyor. 2025 eğitim ve öğretimini ciddi anlamda hem ders sayısıyla hem de okuluyla bunları devam edecek. Bu devletin elinin orada sürekliliği çok önemli.” dedi.
“Sivil toplum örgüt görünümlü illegal yapıların girişimleri var”
Radiye Sezer Katırcıoğlu, okulların inşa edilmesiyle bir an evvel taşımalı eğitimden normal eğitime dönülmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti:
“Sivil toplum örgütü görünümü altında olan bazı illegal yapıların bu kaos ortamındaki yaralı çocuklarımıza, gençlerimize yönelik bazı girişimlerinin olduğunu fark ettik. Bunu da zaten hem sahada gördük hem de bize valiliklerin verdiği bilgilerde de vardı. İki türlü olmuş, gerçekten bilinen, akredite olmuş, tanımış, sivil toplum örgütlerinin içine gönüllü olarak sızan PKK terör örgütü ve LGBT gibi kötücül unsurları savunan ve gönüllü adı altında giren kişilerle birlikte oradaki çocuklara ve gençlere yönelik o ortamı suistimal etmeye, istismar etmeye yönelik girişimlerin olduğunu gördük. Aynı zamanda çocuk LGBT’sini savunan, bunun için mücadele verdiğini açık beyan eden sivil toplum örgütlerinin de orada çalışmak istediğini, çocuklarımıza yönelik programlar yapmak istediğini bize söylemişlerdi.”
DEM Parti’nin bu dernekleri savunduğunu ve derneklerin faaliyet göstermesine izin verilmediğine dair şikayette bulunduğunu anlatan Katırcıoğlu, “Biz de sorduk hangi STK’ler olduğunu. İlki Roza, bebek katilinin serbest kalmasını savunan LGBT akımını destekleyen bir sivil toplum örgütü. Böyle bir sivil toplum örgütünün çocuklara yönelik orada olmasının büyük bir tehlike ve tehdit olduğunu ifade ettik. Diğeri de Rengarenk Umutlar Derneği. Direkt sayfasında zaten açık var. Tabii İçişleri Bakanlığımız bu konuda gerekli tedbirleri aldı. Bu sivil toplum örgütleri için gerekli süreçleri, hukuki süreçleri başlattı. Şimdi bu yapılar tabii nerede bir kaos var, nerede bir kargaşa var, bu yapılar bu alanları suistimal etmek istiyor, biliyoruz. Bu anlamda da devletimiz, İçişleri Bakanlığımız, valiliklerimiz çok ciddi tedbirler alıyor.” diye konuştu.
“Acilen bir an önce insanların rutinlerine dönmesi lazım”
Katırcıoğlu, bazı çok küçük sivil toplum örgütlerinin de kendilerini büyük işler yapmış gibi gösterip reklam yaptıklarını söyledi.
Katırcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir an önce insanların rutinlerine dönmesi lazım. O da nedir? Kalıcı konutlara, TOKİ evlerine girmeleri lazım. Bu konuyla ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız Cumhurbaşkanı’mız tarihlerini verdi. Hızlıca bunları yerine getiriyor. Evlerine döndüklerinde içindeki okullarıyla, sosyal donatılarıyla birlikte normal rutinlerine dönecekler ama tekrar altını çiziyorum, hem eğitimlerin aksamaması yönündeki bu sürecin devam etmesi hem de psikososyal desteklere büyük ihtiyaç var. Onların sürekliliği gerekiyor. Yani biraz yaptık 1-2 sene sonrasında bırakmamak gerekiyor. Uzun süre buna devam etmek gerekiyor.”
Afetlere gönüllü olarak hazırlıklı olunması gerektiğini söyleyen Katırcıoğlu, “Gönüllülükle ilgili üniversitelerde ders alan, o programı okuyan gençlerin sahada çok daha başarılı olduğunu gördük. Çocuklarımızın kreşten başlayarak toplumsal meselelere daha duyarlı olabilmek için dezavantajlı gruplarla birlikte yapabilecekleri sosyal sorumluluk projelerinin içinde olmaları gerekiyor.” dedi.
Komisyon Başkanı Katırcıoğlu, öğrencilerin kredi ve ders notuyla gönüllülük programına teşvik edileceğini anlattı.
Katırcıoğlu, AFAD ve Türk Kızılayın yeniden bir gönüllülük çalışması başlatacaklarını kendilerine ifade ettiklerini aktararak “AFAD yetkilileri eğitimleri, organizasyon ve koordinasyon noktasında bir çalışma yapıldığını ifade ettiler. Aynı şekilde Kızılayla da ilgili kendi iç mekanizmalarını yeniden gözden geçiriyorlar ve organizasyon ve koordinasyon noktasında bir çalışma yapıldığını ifade ettiler.” değerlendirmesinde bulundu.
Katırcıoğlu, deprem riskinin çok yüksek olduğu ülkeler Japonya, Şili ve Amerika’da da çocuklara yönelik çalışmaları inceleyeceklerinin altını çizerek bu incelemelerin ardından yasal düzeleme ihtiyacı olması halinde konuyu Meclis gündemine getireceklerini aktardı.